AAARGH
[ Genel Kabul ]
-------------------------------------------------------
HABERLER BÜLETENI
Kudüs Tevhid Ehlini Bekliyor
21 November 2007
I˙stanbul’da üç gün süren Kudüs bulus¸masının sonuç bildirisinde Kudüs’ün Tevhid ehlinin idaresi ile ancak adalet ve huzura kavus¸acag˘ına vurgu yapıldı.
Medeniyetin devamı için bu şehrin iyimserlik, adalet ve insani yaşayışın bir örneği olarak kalması gerektiğinin belirtildiği açıklamada, siyonist işgalcilerin Kudüs’ün batısını 1948’de, doğusunu da 1967’de işgal ettiği gerçeği hatırlatılarak, terörizim olarak kabul görmüş siyonizme karşı mücadele edilmesinin zorunluluğu dile getirildi.
Bu sebeple, işgale, zulme ve sömürgeciliğe karşı olanların Filistin halkının vatanının özgürleştirilmesi için verdiği mücadeleyi desteklemesi gerektiğine işaret edilen açıklamada Filistin halkının yurdunda yaşama mücadelesine destek verecek, vatanını işgalden kurtarmasına yardımcı olacak ve siyonistlerle tüm işbirliği politikalarını durduracak projelerin acilen uygulanması gerektiği vurgulandı.
Kudüs’e Destek İçin İstanbul Bildirgesi Açıklandı
kudus.pdf
5/2/2007 -
Bakındı şu İran'ın yaptığına!
Tahran sokaklarında geleneksel kara giysileri, s¸akaklarından sarkan lüleleri, genis¸ kenarlı kara s¸apkalarıyla beliren Neturei Karta tarikatına mensup Yahudiler, zaman zaman Ag˘lama Duvarı'nda dövünürlerken hayretle seyrettig˘imiz "ultra" Ortodoks "Hasidi"lerden. "Resmi Soykırım" denilen olguya dair verilerin yeniden gözden geçirilmesini amaçlayan 11 Aralık "Review of the Holocaust: Global Vision" (1) konferansına gög˘üslerine ilis¸tirdikleri "Yahudi, Zionist deg˘il!" rozetleri ile katılırlar. Cemaatin ileri gelenlerinden delege Haham David Weiss, Filistin'in Yahudilere ait olmadıg˘ını, Filistinlilere geri verilmesi gerektig˘ini savunmaktadır. Soykırım'ı inkâr ediyor deg˘illerdir, ancak "Bir halkı ezmek için Soykırım'ı böylesine utanmaz ve saldırgan (2) bir tavırla suistimal eden Zionistler"e fena halde içerlemekte, "yalancı" olduklarını söylemektedirler.
I˙srail bin Elizer'in söyledikleri önemli Yeri gelmis¸ken, Hasidizm, I˙branice "çasidus" kelimesinden türer ki, "takva" diye çevirmek mümkün. Dinî bir hareket olarak 1700'lü yıllarda Beyaz Rusya ve Ukrayna'da ortaya çıkmıs¸tır. Kurucusu, I˙srail bin Eliezer'dir. 1698-1760 yılları arasında yas¸ayan bu haham, Ba'al S¸em Tov olarak da bilinir. Ba'al S¸em Tov'un yas¸adıg˘ı yıllar, Yahudiler için en az Soykırım felâketi kadar feci yıllardır. I˙srail bin Eliezer, zulmün nedenini Yahudilerin dinden çıkmıs¸ olmalarında bulur; "Önce Kanun" der, "Önce Kanun ög˘renilecek. Kanun'u ög˘renmek, Kudüs'teki Mabed'i yeniden ins¸a etmekten daha önemlidir. Tevrad'ı eline alan "Sanki daha bugün almıs¸ım Sina Dag˘ı'ndan" demeyi, "Hazreti Musa'nın eline deg˘dig˘i günkü kadar taze" oldug˘unu bilmelidir. Ve bilmelidir ki, "Tevrat'ta yazılandan gayri, ög˘renecek bir s¸ey yoktur yeryüzünde. Felsefe gibi dünyevi bilgiler, ancak ne gece, ne de gündüz olan bir saatte okunabilirler." Dahası var: "Ölüm, is¸lenilen günahların kars¸ılıg˘ı olarak ödenen bir bedeldir. Gerçekten günahsız olan insan ölmedig˘i gibi, Filistin'de dört endaze yürüyen biri de ölmez."
Ancak, bu Filistin, "Mesih'in geri dönüp kendi kırallıg˘ını ilân ettig˘i" Filistin'dir, Yahudilerin "Yahova'ya, Mabed'lerine, özgürce ve hep beraber tapınacakları" Filistin'dir. Zira, "Tanrı'nın sözünün, yani Tevrad'ın, esas alınmadıg˘ı" bir Yahudi vatanı olamaz; Mesih gelmeden önce bir Yahudi vatanından söz edilemez. Ba'al S¸em Tov'un 1760'ta ölümünden sonra müridleri Rusya'nın dört bir yanına dag˘ılarak, yas¸am savas¸ı verirler. Ancak 1917 Bols¸evik Devrimi, onların son ümitlerini de yok eder ve bu ülkenin "miadını doldurdug˘u" kararını getirir. Rusya'yı "Esav ve Edom"un, yani I˙blis ve Azrail'in ülkesi ilân ederler ve Amerika'ya göç kararı alırlar. "Sekiz gün içinde" toplanırlar ve bes¸ ay sonra New York Eyaleti'nin göçmenleri karantina altına aldıg˘ı Ellis adasındadırlar. Yahudi Uluslararası Sosyal Yardım Komitesi, onları New York'un Brooklyn semtine, kendi insanlarının arasına yerles¸tirir. Ancak, Amerika, bu göçmenler nezdinde Mesih geri dönüp kendi kırallıg˘ını ilân edinceye kadar temiz kalmak, dıs¸ dünyanın kıs¸kırtmalarına kapılmadan yas¸ayabilmek için kendilerini misafir eden bir ülkeden ibarettir. Oysa, Mesih'in "vadedilmis¸ topraklara dönüs¸ü"nü beklemek istemeyen Zionist örgütler, I˙ngilizlerin kontrolleri altında olan Filistin'e göçü 1943 yılında yasaklayarak Hitler'in katliamını kolaylas¸tırınca, silâhlı direnis¸e geçerler. Bundan bes¸ yıl kadar sonra da Filistin toprakları Arap (Ürdün) ve Yahudi (I˙srail) devletleri olmak üzere ikiye bölünür. Hasidiler, "Gerçek goyim toprag˘ında yas¸amak Yahudi goyimi arasında yas¸amaktan evlâdır" inancı dog˘rultusunda dig˘er Yahudiler gibi I˙srail'e göç etmeyeceklerdir. Dönemin Hasidi liderlerine göre Ben Gurion, milleti Yahova'nın adını anarak aldatmakta, saptırmakta, dünya nimetlerine us¸ak etmekte, I˙srailog˘ullarına vaadedilen toprag˘a Hıristiyanların yöntemlerini yerles¸tirerek murdar etmektedir. Dolayısıyla, Zionistlere kars¸ı çıkmak, kendilerine "Yahudi diyen bu goyimleri" (3) durdurmak, Yahova'nın yolundan dönenleri durdurmak s¸art olmaktadır. Soykırım s¸antajını des¸ifre etmek gerekirse... Öte yandan, Rusya kökenli Hasidilerin I˙ran'la olan ilis¸kileri Kacar Kıralı Ahmet S¸ah'ın dönemine uzanır. Ahmet S¸ah, Rıza Han'ın 1926 yılında devirip, yerine Pehlevi hanedanını kurdug˘u adamdır. Hasidilerin 1917 sonrası göçleri is¸te bu Ahmet S¸ah'ın hüküm sürdüg˘ü yıllara rastlar. Dönemin mollaları, kıralın bilgisiyle, Hasidilerin I˙ran tarikiyle Türkiye'ye, buradan da Amerika'ya geçmelerine yardımcı olmus¸lardır.
Nitekim, Hasidilerde "Tanrının emirlerine uydukları, s¸irk ve tug˘yan üzerine kurulu sistemleri reddettikleri sürece Müslüman toprakları Yahudileri en iyi ag˘ırlayan topraklar oldu" s¸eklinde bir yaygın bir düs¸ünce vardır. Bu bag˘lamda, Tahran Konferansı'nı "Yahudi-düs¸manlıg˘ı bütünüyle bir Batı fenomenidir. I˙slam ülkelerinde anti-Semitizm diye bir olus¸um hiçbir zaman görülmemis¸tir." diyerek açan Dıs¸is¸leri Bakanı Mottaki'yi yadırgamamıs¸ olmaları gerekir. I˙ran Konferansı'nın uluslararası medyada yer bulabilmis¸, daha dog˘rusu, AP'nin bile göz ardı edememis¸ olmasının bas¸lıca nedeni de Neturei Karta grubunun katılımı olsa gerektir. Yoksa, çok iyi bildig˘imiz gibi, ne Adelaide, ne Institute for Historical Revision (IHR) ne benzeri anti-Zionist örgütler, ne de Prof. Faurisson gibi eylemcilerin bas¸larına gelenler, Türk medyası s¸öyle dursun, uluslararası medyada da kolay kolay yer alan haberler deg˘illerdir. Nitekim, Tahran da, konferansa katılanların adlarını son dakikaya kadar gizli tutmak ve göz ardı edilemeyecek bir sürprizle ortaya çıkmak gibi bir yola bas¸vurmus¸tur. Oysa, özellikle de Institute for Historical Revision yabana atılamayacak bir sivil toplum örgütüdür. 1978'de California'da kurulmus¸ olup, amacını, "tarihi, verilerle es¸les¸tirmek" olarak açıklamakta, "gerçeklere ve sahihlig˘e adanmıs¸ bir örgütlenme olarak, tarihi tashih etme geleneg˘ini sürdürmekte" oldug˘unu ifade etmektedir. Kendi ifadelerine göre, "IHR, çog˘u zaman 'Soykırım inkârcısı' olarak yanlıs¸ konumlanmakta, amaçları saptırılmaktadır." Oysa, bu tür iftira kampanyaları gerçeklere tümüyle aykırıdır ve Enstitü 'Soykırım'ı inkâr' etmez. Kaldı ki, yirminci yüzyılı yas¸ayan sorumlu akademisyenlerin hiçbirisi Avrupa Yahudilerinin I˙kinci Dünya Savas¸ı'nda bas¸larına gelen büyük felâketi teslim etmemezlik etmez. "Bununla beraber, IHR yıllar içinde bag˘naz Soykırım itlâfı hikâyesinin bazı unsurlarını sorgulayan ayrıntılı kitaplar ve çok sayıda irdeleyici makaleler nes¸retmis¸; birtakım abartmaları ve yalanları gün ıs¸ıg˘ına çıkarmıs¸tır.
IHR nes¸riatının bu konuya eg˘ilmesinin nedeni, Soykırımın Amerika'nın ve dünyanın büyük bir kısmının kültürel ve siyasi yas¸amında devasa önemi haiz bir rol oynuyor olmasıdır. Azımsanamayacak sayıda Yahudi akademisyenlerin de kabul ettikleri gibi, 'Soykırım atag˘ı' Yahudi-Zionist cephanelig˘inin önde gelen silâhıdır; Soykırım'dan olmasa kabul edilemez olan I˙srail politikalarına ve özellikle de Avrupa ülke ve s¸irketlerinden haraç alınan çok büyük meblag˘lara göz yumulmasına neden olmaktadır. Birkaç cesur Yahudi yazar, 'Soykırım kültü', 'Soykırım s¸antajı', 'Soykırımanya' ve 'Soykırım sanayi' dedikleri olgulara kars¸ı çıkmaktadırlar." IHR'nin yazarları arasında Roger Garaudy, David Irving, Harry Elmer Barnes, Paul Rassinier, Fred Leuchter gibi ünlü akademisyenler var. Ve anlas¸ıldıg˘ı kadarıyla, aralarında Yahudi Savunma Birlig˘i'nin (4) de oldug˘u ve FBI'ın terörist ilân ettig˘i birtakım örgütler tarafından ölümle tehdit ediliyorlar. Bir defasında ofisleri ve depoları da kundaklanmıs¸, on binlerce belge yakılmıs¸.
ADL ve Simon Weisenthal Merkezi gibi Zionist grupların sürekli saldırısı altındaymıs¸lar. IHR s¸öyle dursun, "aslolanın" Soykırım'a gölge düs¸ürmesi muhtemel her türlü sorgulamayı Yahudi-düs¸manlıg˘ı ile es¸les¸tirmek ve kars¸ı durmak oldug˘u dayatılan dünya düzeninde, Ahmedinecat ve Mottaki gibi liderleri "marjinal" ilân edip, mahallenin delisi kabilinden abesle is¸tigalle suçlamak elbette en kolayı. Ama acaba öyle mi? I˙ran Dıs¸is¸leri Bakanı'nın sözlerine saptırmaksızın kulak verildig˘inde, Tahran Konferansı'nın hiç de rastgele ya da "desparado" bir giris¸im olmadıg˘ı, tersine üzerinde düs¸ünülmüs¸ bir dıs¸politika stratejisinin ses getiren parçası oldug˘u görülüyor. Mottaki, "Eg˘er Soykırım'ın resmi varyantına ilis¸kin kus¸ku dog˘arsa, I˙srail'in kimlig˘i ve yapılanmasına ilis¸kin kus¸ku da dog˘acaktır. Ve eg˘er, bu gözden geçirme sürecinde Soykırım'ın tarihi bir gerçeklik oldug˘u isbat edilirse, o zaman da bölge Müslümanlarının ve Filistinlilerin neden Nazi suçlarının cezasını çektikleri sorusu gündeme gelir." diyor, kaldı ki, "Bugün Nazizme kars¸ı olduklarını söyleyen sömürgecilik ve ırkçılıktan sabıkalıdırlar". I˙ster "naif" diyelim, ister "Don Kis¸otluk", bakar mısınız s¸u "rogue" (5) mollaların yaptıklarına?
(1) "Soykırımın Yeniden Gözden Geçirilmesi: Küresel Vizyon"
(2) Kullanılan kelimeler "brazen" ve "beligerent."
(3) "Goyim" Yahudi olmayanlar
(4) Jewish Defense League
(5) "Düzenbaz, dolandırıcı; yaramaz; serseri, ipsiz sapsız; kerata; sürüden ayrılmıs¸ bir fil, bir bizon gibi tehlikeli" (Hazar I˙ngilizce-Türkçe online sözlük)
http://kelimekutusu.blogcu.com/page2
"Soykirim Yalani"
"Soykirim Yalani" kitabinin verdigi en önemli mesaj, bizce budur. Israil, hem isgal ettigi Arap topraklarinin gerçek sahiplerine, hem de bu topraklara zor yoluyla getirdigi Yahudiler’e baski ve zulüm uygulamis bir devlettir. Israil’in resmi ideolojisi olan Siyonizm, bu nedenle asla ve asla gerçek anlamda baris yanlisi olamaz. Baris ve huzura dayali bir siyasi kültür, her irkçi ve fasist hareket gibi Siyonizm’in de yok olmasina neden olacaktir çünkü. Israil’in bir "baris ve demokrasi" ülkesi olarak tanitildigi Türkiye’de, bu gerçeklerin bilinmesi gerekmektedir. "Soykirim Yalani", iste bu yönde atilmis önemli bir adimdir. Soykirim Efsanesi Nasil Dogdu? Nazi Almanyasi’ndaki Yahudilerin baski ve iskence politikasina maruz kaldiklari konusu, Nazilerin iktidara geldikleri 1933 yilindan itibaren Bati’daki yayin organlarinda islenmeye baslamisti. Medyayi bu konuda besleyen en önemli kaynak ise birer sivil toplum örgütü niteligindeki Yahudi kuruluslariydi. Nazilerin Yahudilere karsi toplama kamplarinda sistemli bir "soykirim" yürüttügü yönündeki iddialar ise, 1942 yilinda yogunluk kazandi.
Bu iddialari dile getirenler Dünya Siyonist Örgütü ve onun Batili ülkelerin hemen hepsinde kurulmus olan kollariydi. Örnegin Yahudilerin Nazi toplama kamplarinda "sabun" haline getirildiklerine dair saiyalar, ilk kez Amerika’daki Siyonist hareketin lideri ve Amerikan Yahudi Kongresi’nin (AJC) baskani olan Stephen Wise tarafindan duyuruldu. Wise, 1942 yilinda resmi bir açiklama yaparak, "yahudi cesetlerinin Almanlar tarafindan sabun, yag ve gübreye dönüstürüldügünü" iddia etti. Gaz odalari iddialari da yine ayni dönemde resmi siyonist kuruluslarin temsilcileri tarafindan duyuruldu. Bu iddialarin genel medya tarafindan desteklenmesinin ise iki nedeni vardi: Birinci neden, Yahudi sermayeli yayin organlarinin bu konuya gösterdikleri özel ilgiydi. Ikinci ve daha önemli olan neden ise, bu haberlerin Batili ülkelerin savas halinde olduklari Nazi Almanyasi’na karsi kullanabilecek iyi bir karsi-propaganda malzemesi olusuydu. ABD yönetimi bu propagandayi çok gerekli buluyordu; çünkü "kendi çocuklarimizi neden Avrupa’da savasmaya gönderdik" diye düsünen genis halk kitlelerini savasin gerekliligine ikna etmek için, "gaz odalarinda öldürülüp sabun yapilan" masum insanlari kurtarmak kadar iyi bir gerekçe bulunamazdi. Nitekim Almanlar hakkinda buna benzer gerçek disi bazi vahset hikayeleri, I. Dünya Savasi sirasinda da Amerikan kamuoyunu ülkelerinin savasa girmesine ikna etmek için üretilmisti. Savas yillarinda bu sekilde üretilen Soykirim söylentileri, Nazi toplama kamplarinin Amerikan, Ingiliz ya da Sovyet birlikleri tarafindan 1945 yili içinde ele geçirilmesiyle birlikte iyice güçlendi. Çünkü müttefik ordulari bazi kamplarda, özellikle Dogu Polonya’daki Belsen’de binlerce yahudi tutuklunun korkunç durumdaki cesetleriyle karsilasmislardi.
Bunlarin fotograf ve filmleri dünya medyasinda yayinlandi. Bu cesetler soykirimin açik birer delili sayildilar. Oysa sözkonusu cesetlerin ölüm nedeni Nazilerin her türlü önleme ragmen bir türlü basa çikamadiklari tifüs salgini ve savasin son aylarinda Alman tasima sisteminin çökmesi nedeniyle bazi kamplarda, özellikle Dogu Polonya’daki büyük kamplarda basgösteren açlikti. Buna karsilik, daha Bati’da yer alan kamplardaki Yahudi tutuklularin gayet sihhatli ve psikolojik yönden de rahat bir durumda oldugu gözlenebiliyordu. Nürnberg Mahkemesi Soykirim efsanesini "adli" bir anlamda tarihsel literatüre geçiren en önemli gelisme ise, 1946 yilinda Nazi savas suçlularini yargilamak için düzenlenen Nuremberg Mahkemesi oldu. Bu mahkemede bazi "tanik"lar kürsüye çikarildilar ve toplama kamplarindaki yahudi tutuklularin gaz odalarinda sistemli bir biçimde ihma edildigini anlattilar. Bu verileri degerlendiren mahkeme, "6 milyon Yahudinin Nazi toplama kamplarinda imha edildigini, bunlarin dört milyonunun özel üretilmis imha araçlariyla katledildigini" kabul etti. Bu mahkemede delil olarak sunulan malzeme ve ifadeler, Soykirim literatürünün hala en büyük dayanagidir. Ancak mahkeme gerçekte pek dürüst ve tarafsiz bir ortamda yapilmamisti. Nazi Almanyasi’ni yenilgiye ugratmis olan müttefikler-ABD, SSCB, Ingiltere ve Fransa-Nazi rejimini ne kadar korkunç ve acimasiz gösterebilirlerse, kendi argümanlarini o kadar iyi savunacaklarini düsünüyorlardi. Bu nedenle Siyonistlerin savas sirasinda ürettikleri tüm Soykirim hikayeleri mahkeme tarafindan ciddiye alindi ve hepsi kabul edildi. Yahudi kuruluslari tarafindan mahkemeye getirilen "görgü taniklari", toplama kamplarinda sahit olduklari gaz odasi manzaralarini anlattilar. Bu sahitlerin verdikleri ifadelerin çok büyük bölümünün gerçeklerle uyusmadigi bugün biliniyor.
Örnegin mahkemeye çikarilan ve Dachau toplama kampindan kurtulduklari söylenen pek çok tutuklu bu kamptaki gaz odalari hakkinda detayli ifadeler vermislerdi. Oysa Dachau’da "gaz odasi" olarak gösterilebilecek tek bir bina dahi olmadigi için, Soykirim literatürünün savunuculari ilerleyen yillarda bu iddiayi geri almak zorunda kaldilar. Bugün Dachau’da gaz odasi oldugunu savunan hiç kimse yoktur. Diger toplama kamplarindaki sözde gaz odalari ile ilgili ifadelerin çogu da çeliskiliydi. Bazilari gerçeklesmeleri bilimsel yönden imkansiz hikayelerdi. Nuremberg Mahkemesi’ne sahit olarak çikarilan en önemli kisi ise Auschwitz toplama kampinin kumandani Rudolf Höss"tü. Höss, çok önemliydi, çünkü mahkemeye çikarilan sahitlerin ezici çogunlugunun aksine bir Yahudi degil, bir Nazi subayiydi. Hem de Auschwitz’de iki yildan uzun bir süre en üst düzey yetkili olmustu. Höss "itiraflarinda", Auschwitz’in içinde "Wolzek" adi verilen özel bir imha kampi oldugunu, kendi komutasi altinda burada 2.5 milyon yahudinin öldürüldügünü söyledi. Ama "Wolzek" diye bir yer hiç bir zaman bulunamadi, dahasi Auschwitz’de 2.5 milyon Yahudinin öldügü iddiasi da bir süre sonra Yahudi tarihçileri tarafindan geri alindi. Rakam önce 1.25 milyona, en son olarak da Yahudi tarihçi Jean Claude Pressac tarafindan 775 bine düsürüldü. Peki Höss neden yalan ifade vermisti? Basit; Höss’ü sorgulayan Ingiliz gizli servisi, ona agir bir iskence yapmis, dahasi ailesini ve çocuklarini öldürmekle tehdit etmislerdi!… Bu, bugün ispatlanmis tarihsel bir gerçektir. Höss bu durumda kendisini ve ailesini kurtarmak için her seyi imzalayabilirdi, nitekim öyle yapti. Soykirim hikayesi Nuremberg mahkemesine dayanarak hizla büyüdü. Yahudi tarihçiler mahkeme tutanaklarindan alintilar yaparak kitaplar yazdilar. Baska tarihçiler bu kitaplardan alintilar yaparak yeni kitaplar yazdilar. Ilerleyen yillarda yeni bazi "soykirim sahitleri" çikti ve bunlar yazdiklari kitaplarla Nuremberg’teki verilmis olan ancak sonradan "siritan" bazi ifadelerin yerlerine yenilerini koymaya çalistilar. Israil’de özel bir Soykirim Arastirmalari Merkezi kuruldu. Dünya kamuoyunun soykirimi kesin bir tarihsel gerçek sanmasinin en önemli nedeni ise, Hollywood’un Yahudi sermayeli film sirketleri ve Yahudi yönetmenleri tarafindan çevrilen 100′e yakin Soykrim filmi oldu. Soykirimin sorgulanmasi ise 60′li yillarda basladi. ABD’deki Northwestern University’den Dr. Arthur Butz, Fransa’daki Lyon Üniversitesi’nden Robert Faurisson ve pek çok "best-seller" kitabin yazari Ingiliz tarihçi David Irving sözkonusu revizyonist akima öncülük ettiler. Revizyonist akimin bugün en önemli entellektüel merkezi, California’daki Institute for Historical Review adli kurumdur.
26/10/2007
http://turkblog89.blogcu.com/4445516/
Gaz odalarını inkar eden prof. üniversiteye sokulmadı
TAHRAN,19 Mayıs 2007 (MNA)-- İtalya'da bir üniversite, Nazi toplama kamplarında gaz odalarının kullanıldığını inkar eden emekli Fransız profesörün ders vermesini engellemek için kampüslerinden birini kapattı.
İnsanlığa karşı işlenen suçları inkar etmekten ülkesinde beş defa mahkum olan Robert Faurisson'un, üniversiteye giremeyince konuşmasını bir otelde yapmayı planladığı belirtildi. Teramo Üniversitesi, hukuk, siyaset bilimi ve iletişim fakültelerinin kapılarına, güvenlik gerekçesiyle kilit vurdu. Üniversiteden yapılan açıklamada, “Ortada öğrencilerin güvenliğini tehlikeye sokabilecek bir gerilim havası var” denildi. Fransız profesörü ders vermesi için üniversiteye, Asya ve Afrika tarihi profesörü Claudio Moffa'nın davet ettiği bildirildi.
http://www.mehrnews.com/tr/NewsDetail.aspx?NewsID=488450
Holokost Endüstrisi İşbasında
25 September 2007
Mahmud Ahmedinejad’ın ABD ye yaptıg˘ı seyahat sonrasında, davet üzere konus¸macı olarak gittig˘i Columbia Üniversitesi'nde düs¸üncelerini ifade etmesi, bir anda dünya gündemine oturdu. Üniversitenin rektörü tarafından dahi ‘Diktatör’ gibi as¸ag˘ılamalara maruz kalmasının arkasında tek neden vardı. Holokost (Yahudi Soykırımı) . Son günlerin moda deyimi ile Mahmud Ahmedinecat ezber bozdu ve Yahudi Soykırımının yeni aras¸tırma ve bulgularla yeniden sorgulanması gerektig˘ini söyledi. Bunda telas¸lanacak ne vardı? Holokost meselesini ilk tartıs¸maya açan ve saldırılara maruz kalan Ahmedinecad deg˘ildir. Dokununca balonu patlayacak gibi, korkuyla feveran eden Siyonizm yanlısı güçler, geçmis¸te aynı sorunu kitaplarına tas¸ıyan ve bu yüzden Fransa’da mahkûm edilen , son yüzyılın Bilgelerinden Roger Garaudy’i de nasıl hedef aldıklarını biliyoruz. Neden bu tepki ?
Buna en iyi cevabı, 150 sayfalık “Holokost Endüstrisi” kitabında Chicago Üniversitesi’nde Yahudi tarih profesörü olan Norman G. Finkelstein veriyor.
Profesör, Holokost Endüstri’sinin 1967 Arap-İsrail savaşından sonra ortaya çıktığına özellikle dikkat çekerek, bu savaştan sonra, Amerika’nın Ortadoğu’daki köprübaşı olan İsrail’e ilgisinin arttığını, Amerika’nın seçkin Yahudi tabakasının İsrail’le bağları iyice kuvvetlendirdiğini ve İsrail’i bütün dünyaya karşı savunmak için “Yahudi Katliamı Endüstrisi”ni kurduğunu anlatıyor. 1973’teki Arap-İsrail savaşı ile birlikte, bu endüstrinin dört dörtlük bir şekilde işletilmeye başlatıldığını kaydeden Profesör, “Holokost Endüstrisi, İsrail’i her türlü tenkide karşı korumak için mükemmel bir silâh hâline getirilmiştir” tespitini yapıyor.
Kendi anne-babasının da Nazi kamplarından kurtulmuş kimseler olduğuna dikkat çeken yazar, bu soykırımın Yahudi kuruluşlar ve İsrail tarafından maddî bir kazanç ve Batılı ülkeleri soyma şeklinde istismar edildiğini belirtiyor.
“Holokost sistemi, iki temel dogmaya dayanır” diyen Prof. Norman G. Finkelstein, bu dogmaların su s¸ekilde açıklıyor.
“1- Dünya tarihinde sadece tek bir soykırım vardır, o da Yahudi soykırımı olan Holokost’tur;
2- Holokost, Yahudi olmayanların Yahudilere karşı akıldışı ve ezelî-ebedî kinlerinin zirve noktasıdır.” Profesör, bu iddiada olanların ne Amerikan yerlilerinin soykırıma uğramalarını, ne Nagazaki ve Hiroşima’da soykırıma uğrayan Japonları ve ne de başka soykırımları asla soykırım olarak kabul etmediklerini belirtiyor. Yahudi profesör, kitabıyla ilgili olarak verdiği bir mülâkatta da şu açıklamalarda bulunuyor:
“Holokost, gerçek anlamda bir sanayi haline dönüşmüştür. Bundan çok bol para kazanılmaktadır. Bakın, 1999 yılında New York Times gazetesinde 300’den fazla makale yayımlandı. Hava durumunu bir yana bırakırsak, o gazetede en çok işlenen konu Holokost oldu.
Yazar, kitabında şu notları da düşüyor: “Soykırımı yaşadık diyen Yahudilerin birçoğu yalan söylüyor! Sırf para sızdırmak için kendilerine bir geçmiş icat ediyorlar. Amerikan bankalarının önüne gelip yatan Yahudi ihtiyar ve kadınlardan oluşan sürüler, tam bir sahtekârlar sürüsüdür.
Medya bu korkunç sömürüye âlet olmaktadır. Medya ve Amerikan Kongresi’nin baskısıyla Alman firmalar dize getirilmekte, İsviçre bankaları teslim olmakta ve Yahudilere alenen haraç ödemektedirler.”
Yahudi tarih profesörü Norman G. Finkelstein, insanlık adına bu utancı korkmadan ifşa ederken, şu hakikatleri bütün dünya kamuoyuna duyurmaktadır: “Holokost Endüstrisi, bir diğer deyişle Yahudi Soykırımı Sanayii, tarihi ters çevirme taktiği, tarihi çarpıtma taktiğidir. Bunların yaptığı mezar soygunculuğudur. Göz göre göre tarihî bir sahtekârlık işlenmektedir. Holokost Endüstrisi, insanlık tarihinin en büyük hırsızlık olayıdır!”
Mahmud Ahmedinejad üniversitede yaptığı konuşmanın neticesinde İsrail yanlısı güçlerin tepkisini çekse de, Yahudi Soykırımı meselesine yeni bir açılım kazandıracağı muhakkak. Kaldı ki Yahudi Soykırımı eleştirilmeksizin kabul görülse dahi, bu soykırımın failleri zaten Müslümanlar değildir. Ancak İsrail’in yaptığı celladına karşı çıkarken, masum bir halka karşı celladından beter işler yapmaktır.
Soykırımı inkardan Robert Faurisson'a ceza verildi
Paris Temyiz Mahkemesi, İran'daki "Sahar 1" uydu kanalına "Almanya'da tek bir gaz odası yoktu" dediği için eski edebiyat öğretmeni Faurisson'a ertelemeli hapis, 7 bin 500 avro da para cezası verdi. Savcılık, Tahran Konferansı'yla ilgili soruşturma açtı.
Paris Temyiz Mahkemesi, "Almanya'da tek bir gaz odası yoktu, tek bir tane... Sonuçta, milyonlarca turistin Auschwitz'te ziyaret ettikleri yer ise bir yalan ve çarpıtma..." diyen eski edebiyat öğretmeni Robert Faurisson'u hapse mahkum etti. İran merkezli olan ve uydu üzerinde yayın yapan "Sahar 1" kanalına 3 Şubat 2005 tarihinde yaptığı bu açıklamalar nedeniyle Faurisson, ertelemeli üç ay hapis ve de 7 bin 500 avro (13 bin 500 YTL) da para cezasına mahkum edildi.
Ayrıca Temyiz Mahkemesi, Paris 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 3 Ekim 2006'da hükmettig˘i tazminat tutarlarında da deg˘is¸iklig˘e gitti. Faurisson hakkında suç duyurusunda bulunan üç kurulus¸ arasında "Uluslararası Irkçılıg˘a ve Yahudi Düs¸manlıg˘ı'na Kars¸ı Birlik" (LICRA) da bulunuyor.
Tahran Konferansına soruşturma 7
"I˙nsanlıg˘a kars¸ı suçu inkara is¸tirak ettig˘i" gerekçesiyle suçlu bulunan Faurisson hakkında, ayrıca, Aralık 2006'da I˙ran'ın bas¸kenti Tahran'daki Yahudi Soykırımı'nı tartıs¸ma konusu eden konferansta yaptıg˘ı konus¸masından dolayı Paris Savcılıg˘ı sorus¸turma bas¸lattı.
Fransa eski adalet bakanı Pascal Clément'in talebi üzerine, Faurisson'un yaptıg˘ı açıklamalar ve bu sözlerin hangi Fransız medyasında yayınlandıg˘ını tespiti için bir hazırlık sorus¸turması açılmıs¸tı.
Ermeni Soykırım Yasası'na Türkiye'den tepki
Yahudi soykırımı dıs¸ında Fransa, 12 Ekim 2006 tarihinde de, "Ermeni Soykırımı'nı I˙nkar Edenlere 5 yıl hapis ve 45 bin avro para cezası verilmesini öngören Yasa Tasarısı"nı parlamentosunda kabul etmis¸ti. Yasa, Fransa Senatosu gündemine gelmedig˘i ve Cumhurbas¸kanı'nın onayından geçmedig˘i için yürürlükte deg˘il. Ancak yasanın parlamentodan kabulü Türkiye'de Fransa'ya tepkiye yol açmıs¸tı.
http://www.keditor.com/haber_987.html
"Soykırım Bir Hikaye" Diyenlerin Sayısı Artıyor
I˙ran Cumhurbas¸kanı’nın I˙srail soykırımı ile ilgili açıklamalarını destekleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. I˙s¸te soykırım iddialarına cevaplar veren tarihçi ve aras¸tırmacıların söylediklerinin bazı bölümleri: 25/12/2005 - 14:41
Dünya Bülteni / Mehmet Ali Kaçmaz
I˙ran Cumhurbas¸kanı’nın I˙srail soykırımı ile ilgili açıklamalarını destekleyenlerin sayısı günden güne artıyor. Mahmud Ahmedinejad’ın 14 Aralık’ta I˙srail soykırımının bir efsane ve hileden ibaret oldug˘unu söylemis¸ti. Mehr Haber Ajansı (MHA) konuyla ilgili dünya çapında çes¸itli görüs¸lerdeki tarihçiler ve aras¸tırmacılarla yaptıg˘ı röportajlar ve email yolu ile aldıg˘ı cevaplar Ahmedinejad’ın açıklamalarıyla paralellik göstermekte.
İşte soykırım iddialarına cevaplar veren tarihçi ve araştırmacıların söylediklerinin bazı bölümleri:
Arthur R. Butz (Northwestern üniversitesi profesörü): 1976 yılında yayınladığım "The Hoax of the Twentieth Century" (20. yüzyılın aldatmacası)
http://www.aaargh.com.mx/fran/livres3/HoaxV2.pdf adlı kitapta bu konuya değinerek, böyle bir olayın yaşanmadığını dile getirmiştim. Kitapta şu şekilde değinmiştim:
Milyonlarca yahudinin 2.dünya savaşı sırasında Almanlar tarafından öldürülmesi olayı gerçekleşmemiştir. Bu aldatma Siyonist kaynaklıdır. Tabi tüm kaynaklar Siyonistler tarafından oluşturulmuştur denemez. Bazıları America ve diğer devletler tarafından, bazılarıda belirli güçlere sahip enstitüler tarafından yapıldı. 1976 yılında değindiğim bu konular bugün Ahmedinejad tarafından da söylenmekte. 1976’da beklemediğim fakat sonraki yıllarda 2 durum gelişti. Bunlar:
1-Batılı ülkeler büyük çoğunluğu bu öğretinin (soykırım öğretisinin) baskısı altında kalmayı kabul ettiler. Bazı durumlarda, özellikle Avrupadaki bir çok ülke, yasal formullerle bu öğretilerin karşısında olanları hapse attılar. Bu öğretilere destek olanlara ise “özgürlük” ve “insan hakları” verildi/verdik. Diğer yandan, soykırım öğretileri hükümetlerin işbirliğiyle profesyonel bir şekilde yürütüldü.
2-Batıda “soykırım” kavramı sona ermeyen bir dini mersime dönüştürüldü. Bir devlet başkanı olarak Ahmedinejad’ın bu konu hakkında açık fikirler öne sürdüğü için kendisini kutluyorum ve batılı bir devlet başkanının böyle açık fikirli olmadığı için üzügünüm. Sevgilerimle Arthur R. Butz (Amerikalı tarihçi Arthur R. Butz'un kaleme aldığı The Hoax of the Twentieth Century'nin çevirisi Almanya'da yasaklandı ve gençler için "sakıncalı" bölüme konuldu.)
Serge Thion (eski sosyal bilimci-öğretileri yüzünden işinden atılmış): Sizi temin ederimki Ahmedinejad’ın söylemleri Fransızlar ve uluslararası öğreti öğrencileri tarafından destekleniyor. Onlar bu söylemi dikkate değer sayıyorlar ve Ahmedinejad’ın söylediklerini akla yatkın buluyorlar. iran üst mercilerinin bu olayı desteklemesi bize teselli kaynağı oldu.
Horst Mahler (Avukat): Sayın Ahmedinejad bize çok fazla yardımcı oldu. Soykırım diye birşey yaşanmadı. Bu tarihin en büyük yalanıdır. Almanlar, soykırımla ilgili bu yalan tarihle savaşmalıdırlar. Bir çok tarihçi çarpıtılmış bu resmi tarihe karşı çıkıyor fakat bunlar bazı güçler tarafından susturuluyor. Bir çoğu doğruları söyledikerli için hapse atıldılar.Almanya'nın Haynau kentinde 1936 yılında bir diş doktorunun oğlu olarak dünyaya gelen Horst Mahler, Berlin Hür Üniversitesin'de Hukuk bilimi üzerine eğitim gördü. Avukat oldu.
(Horst Mahler; 1970 yılında Almanya'nın terör örgütü Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) üyeleri ile birlikte Ürdün'e kaçtı. El-Fetih kampında gerilla eğitimi gördü. Aynı yıl Berlin'de yakalandı. 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
1978 yılında Almanya'nın şimdiki Başbakanı Gerhard Schröder, Mahler'in avukatlığını yaptı. Mahler, 10 yıl hapis yattıktan sonra 1980 yılında tahliye oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra Schröder'in yardımı ile avuktalık iznini yeniden aldı ve 1988 yılıldan itibaren yeniden avukatlık mesleğine döndü.)
Paul Fromm (yönetici): tüm tarihsel sorunların tartışmaya açılması gerektiğine inanıyorum. “Soykırım” dinselleştirildi. Konuyla ilgili şüpheleri olanlar kafirmişler gibi tehdit edildiler. Bu yanlış bir davranış.
John Kaminski: teşekkürler... evet, ben kesinlikle Ahmedinejad’ın söylediklerini kıymete değer buluyorum. Bir Amerikalı olarak kendi ulusumun tüm dünyaya ve özellikle İran’a karşı tavrından dolayı üzgünüm ve utanıyorum. İran ve Venezuella’nın söylemlerini dikkate alıyorum. Ülkemdeki demokrasi anlayışı yerini faşizme bıraktı ve biz bu gidişat yüzünden tehlike içindeyiz.
Sindi: evet Ahmedinejad’ı desteklemek istiyorum. Fakat benden nasıl bir destek istediğinizi belirtmemişsiniz.
Faurisson: Ahmedinejad’ın “soykırım” ile ilgili tüm düşüncelerini destekliyorum. Bu bir efsanedir.
Shamir (israilli entellektüel): iran liderine ve halkına büyük saygı duyuyorum. Ya 1973 yada 1974 yılında (şah döneminde) İran’da bulundum. Sorunuzun cevabına Vampir Katilleri yazımda değinmiştim. Orada sorunuzun cevabını bulabilirsiniz.
(Shamir son günlerde gündem oluşturan Ey Osmanlı Geri Dön adlı bir makale yazdı. Makalenin önemli bir parçası şu: Shamir şöyle diyor: “Eğer Osmanlı yaşasaydı, ne Yahudi Devleti denen canavar, ne de tecrit duvarı ardına sürülen milyonlarca toprağın yerlisi, aynı derecede ezilmiş ve gecekondulara doldurulmuş göçmen işçiler ve karşılarında malikaneler içinde birkaç zengin Yahudi olmayacaktı. Aynı şekilde çaresiz bir Irak’a ABD saldırısı ve sonuçta yüzbinlerce ölü ve acı hiç olmayacaktı, çünkü Irak güçlü imparatorluğun parçası olacaktı”.)
http://www.dunyabulteni.net/haber_detay.php?haber_id=1473
Robert Faurisson
1. ünlü fransız tarihçi. ilginç bir tiptir. bir zamanlar fransa'da yayımlanan yazılarıyla yahudi soykırımı ile ilgili araştırmacılar arasında büyük tartışma yaratmıştır. faurrison, yahudi soykırımını kabul etmekle birlikte, ilk araştırmalardaki iddiaların yanlış olduğunu öne sürer ve hayatını kaybetmiş ya da mağdur insan sayısının yanlış bilindiğini açıklar. pek çok ülkede konuşma yapan ve bir holocaust revisionist olarak nitelendirilen dr faurisson, ülkesinden fikirlerinden ötürü yargılanmıştır. hatta 60 yaşındayken parkta köpeklerini gezdirirken 3 kişinin saldırısına uğramış ve tekme tokat dövülmüş, çenesi kırılmıştır. gaz odaları gibi konularda ilginç araştırmalar yapan faurrison, paris'in alman işgalindeki döneminin de canlı bir tanığıdır. 1929'da doğan faurrisson, neo nazilere de kesinlikle karşı çıkmaktadır ama görüşleri pek çok çevre tarafından farklı yorumlanır ve bilim çevrelerinde de büyük tartışmalar doğurur. noam chomsky, faurisson'ın fikirlerini içeren makalelerin yayımlanmasının durdurulmasına tepki göstermiş isimlerden biridir. sonra da olmadık tepkiler almış, hiç alakası yokken soykırımı inkar etmekte suçlanmıştır. hatta chomsky'nin düşünce özgürlüğünü savunması ona "partner in hate" (nefrete suç ortağı) damgası vurulmasına bile sebep olmuştur.
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=robert+faurisson
Faurisson: Holoucast efsanesi sona ermek üzeredir
IRNA.Tahran.12.12.2006
Sosyal.Bilim.Holocast.
Fransa Sourborne üniversitesi öğretim görevlilerinden Robert Faurisson bir efsane gibi kurulan Holoucast’ın sona ermek üzere olduğunu söyledi.
İran İslam Cumhuriyetinin başkenti Tahran’da İran Dışişleri bakanlığı Uluslar arası Mütalaalar merkezi tarafından düzenlenen uluslar arası Dünya Panoramasında Holoucast adlı konferansa katılan Faurisson, Hitlerin gaz odalarında Yahudileri öldürmesinin bir yalan olduğunu ve bundan sadece Siyonistlerin çıkar sağladığını belirtti.
Bu yalan efsanelerin gerçek mağdurlarının Filistin halkı olduğuna dikkat çeken Faurisson, bu olayla ilgili belge varsa ortaya koyulmasını varsa kendisinin Nazi gaz odalarına götürmelerini isteyerek, insanların yakıldığı kürelerin yalan ve konuyla ilgili bütün belgelerin sahte olduğunu vurguladı.
Cinayet ve şiddeti kınayan Faurisson, önemli suçlamalara maruz kalan birine mutlaka belgelerini vermek gerektiğini ama kendisinin Hloucast olayında sadece sahte belgelerden başka bir şey görmediğini belirtti.
'FRANSIZ AYDINLAR İRAN LİDERİNİN ARKASINDA'
Fransız tarihçi Serge Thion ise s¸unları söyledi: "Sizi temin ederim ki Ahmedinecad'ın söylemleri Fransız aydınlar ve uluslararası ög˘reti ög˘rencileri tarafından destekleniyor. I˙ran üst mercilerinin bu olayı desteklemesi bize teselli kaynag˘ı oldu."
Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder'in yetmişli yıllarda avukatlığını yaptığı Alman avukat Horst Mahler de "Soykırım diye birşey yaşanmadı. Bu tarihin en büyük yalanıdır. Almanlar, soykırımla ilgili bu yalan tarihle savaşmalıdırlar. Bir çok tarihçi çarpıtılmış bu resmi tarihe karşı çıkıyor fakat bunlar bazı güçler tarafından susturuluyor. Bir çoğu doğruları söyledikerli için hapse atıldılar" şeklinde konuştu. Ünlü düşünür ve tarihçi Noam Chomsky'nin yahudi soykırım iddialarıyla ilgili kitabına önsöz yazdığı Robert Faurisson ise "Ahmedinecadın soykırım ile ilgili tüm düşüncelerini destekliyorum. Bu bir efsanedir." açıklaması yaptı. İsrailli aydın Israel Shamir de "İran liderine ve halkına büyük saygı duyuyorum" dedi. İsrailli aydın Israel Shamir de "İran liderine ve halkına büyük saygı duyuyorum" açıklamasında bulundu.
http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/aralik/26/d02.html
"Devletlu"lar ve Entelektüel Kültür
Noam Chomsky, bundan 25 yıl önce, "yahudi düşmanlığı" yapmakla suçlanan Faurisson'un "Savunma Muhtırası"na yazdığı, "giriş" yazısına şu satırlarla başlıyordu: "Aşağıda yer alan gözlemler, bunları okuyacak olan sorumlu insanlardan özür dilememi gerektirecek kadar sıradan şeyler. Gene de, bunları kağıda dökmek için yeterli sebep varsa ki, maalesef var olduğunu düşünüyorum bu sebep, çağımızın Fransız entelektüel kültürünün bazı şaşırtıcı özelliklerinin varlığını kanıtlar."
Yazıda 18. yüzyıldan (örneğin Voltaire'den) birşeyler öğrenebilenler için gerçekliği kendiliğinden belli olan ve pek tartışılamayacak şeylerden birinin, ifade özgürlüğü hakkının savunulmasının sadece insanın onayladığı fikirlerle sınırlı olmadığı, asıl en fazla rahatsız edici bulunan fikirler konusunda bu hakların canla başla savunulması gerektiği belirtiliyordu. Genellikle onaylanan fikirlerin savunulmasının ise, hiçbir önemi olmayacağı aşikardı. Chomsky'ye göre, örneğin ABD'de bu meseleler oldukça iyi anlaşılmışken, eldeki örnekte olduğu gibi Fransa gibi sivil özgürlükçülük geleneğinin yeterince yerleşmediği ve entelektüel kesimde yıllardır derin totaliter izlerin bulunduğu ülkelerde meseleler bambaşka olabiliyordu. "Faurisson azgın bir Yahudi düşmanı ve fanatik bir Nazi yanlısı olsaydı bile... bu olgu onun sivil haklarının savunulmasının meşruluğu ile zerrece ilgili olamazdı. Aksine, onları savunmak daha da acil bir zorunluluk olurdu; çünkü... şu gerçeklik yıllardır, hatta yüzyıllardır kendinden bellidir ki, ifade özgürlüğünün asıl şiddetle savunulmasını gerektiren durumlar,.en korkunç fikirlerin ifade edilmesi durumlarıdır, böyle bir savunmaya ihtiyacı olmayanların ifade özgürlüğünü savunmaktan daha kolay birşey yoktur." (N. Chomsky, "Some Elementary Comments on The Rights of Freedom of Expression", 11 Ekim 1980, Znet)
http://www.birgun.net/archive/result.php?action=view_article&id=4515¤t=false&highlight=false
Yahudiler MS 70 yılında Kudüs'ten sürüldükten sonra, dünyanın farklı bölgelerine yayılmaya bas¸ladılar. 19. yüzyıla kadar süren bu "diaspora" döneminde Yahudilerin ezici çog˘unlug˘u kendilerini dini bir grup olarak görüyorlardı. Çog˘u Yahudi zamanla içinde yas¸adıg˘ı ülkenin dilini benimsedi. Örneg˘in Almanya'daki Yahudiler Almanca, I˙ngiltere'deki Yahudiler I˙ngilizce konus¸maya bas¸ladılar. I˙branice sadece dualarda ve dini metinlerde kullanılan kutsal bir dil olarak kaldı. 19. yüzyılda Avrupa ülkelerinde bulunan Yahudilerin üzerlerindeki bazı sosyal kısıtlamalar da kaldırılınca, Yahudiler içinde yas¸adıkları toplumlarla kaynas¸maya bas¸ladılar. 19. yüzyılın sonlarına gelindig˘inde, Yahudilerin çog˘unlug˘u kendilerini bir "ırk" veya "millet" olarak deg˘il, "dini cemaat" olarak görüyorlardı. Kendilerini "Musevi Almanlar", "Musevi I˙ngilizler" veya "Musevi Amerikalılar" olarak tanımlıyorlardı.
Ancak 19. yüzyıl ırkçılıg˘ın büyük ilgi gördüg˘ü bir dönemdi. Özellikle Darwin'in evrim teorisinin etkisiyle ırkçı fikirler çıg˘ gibi büyüdü ve Batı toplumlarında çok sayıda taraftar buldu. I˙s¸te bu ırkçı furyanın Yahudiler arasındaki etkisi ise, "Siyonizm" oldu.
Siyonizmin temeli Musevilik deg˘ildir
Siyonizmin fikri öncülüg˘ünü yapan Yahudiler, dini inançları çok zayıf kimselerdi. Hatta çog˘u ateistti. Yahudilig˘i bir inanç birlig˘i olarak deg˘il, bir ırkın ismi olarak kabul ediyorlardı. Yahudilerin Avrupalı milletlerden ayrı bir ırk oldug˘u, onlarla birlikte yas¸amalarının mümkün olmadıg˘ı, mutlaka kendilerine has ayrı bir yurt edinmelerinin s¸art oldug˘u iddiasıyla ortaya çıktılar. Bu yurdun neresi olması gerektig˘ine karar verirken de, dini düs¸üncelerle hareket etmediler. Siyonizmin kurucusu olan Theodor Herzl, bir ara Uganda'yı düs¸ünmüs¸ ve bu düs¸üncesi "Uganda Planı" olarak ünlenmis¸ti. Siyonistler daha sonra Filistin'de karar kıldılar. Bunun nedeni ise, Filistin'in Yahudiler için tas¸ıdıg˘ı dini manadan çok, "Yahudi ırkının tarihsel vatanı" olarak görülmesiydi.
Siyonistler, bu din dıs¸ı ideolojiyi dig˘er Yahudilere kabul ettirebilmek için büyük bir çaba harcadılar. Nitekim bu amaçla kurulan Dünya Siyonist Örgütü, Yahudilerin yas¸adıg˘ı her ülkede yog˘un bir propaganda çalıs¸masına giris¸ti. Örgüt, Yahudilerin dig˘er milletlerle huzur içinde yas¸aması mümkün olmayan ayrı bir "ırk" olduklarını, bu nedenle mutlaka Filistin'e giderek oraya yerles¸meleri gerektig˘ini telkin ediyordu. Yahudi kitlelerinin çog˘u bu çag˘rıları yanıtsız bıraktı.
Böylece Siyonizm, Yahudilerin dig˘er milletlerle birarada yas¸amaması gerektig˘ini savunan ırkçı bir ideoloji olarak dünya siyasetine girdi. Bu yanlıs¸ düs¸ünce, önce diasporada yas¸ayan Yahudilere sıkıntı ve baskılar yas¸attı. Sonra da I˙srail'in is¸gal ve ilhak politikası Ortadog˘u'daki milyonlarca Müslümana kan, ölüm sefalet ve korku getirdi.
Bugün pek çok Yahudi, bu Siyonist ideolojiyi eles¸tirmektedir. Dindar Yahudilerin önde gelen isimlerinden biri olan Haham Hirsch, "Siyonizm, Yahudi halkını milli bir antite (varlık) olarak tanımlamak ister... Bu, dinen bir sapmadır" demis¸tir. (Washington Post, October 3, 1978)
Ünlü Müslüman Fransız düs¸ünür Roger Garaudy de bu konuda s¸unları yazmıs¸tır:
"Peygamberlerden miras olan Yahudi inancının en büyük düs¸manı, Siyonizm'in ırkçı ve sömürgeci mantıg˘ıdır ki, 19. yüzyıl Avrupası'nın ırkçılıg˘ından ve sömürgecilig˘inden dog˘mus¸tur. Bu mantık, Batı'nın tüm sömürgeciliklerine ve farklı milliyetçilikler arasındaki savas¸lara ilham kaynag˘ı olmus¸tur. I˙srail, Siyonizm'den uzaklas¸madıkça ve Hz. I˙brahim'in inancına geri dönmedikçe, I˙srail için bir güvenlik ve gelecek yoktur ve Ortadog˘u'da da barıs¸ olmayacaktır. Hz. I˙brahim'in o inancı ki, vahyedilmis¸ her üç din arasında ruhsal bir kardes¸lik bag˘ı ve ortak bir mirastır." (Roger Garaudy, "Right to Reply: Reply to the Media Lynching of Abbe Pierre and Roger Garaudy", Samizdat, June1996)
I˙s¸te bu nedenle, Yahudilik ile Siyonizmi birbirinden ayırmak gerekmektedir. Dünya üzerindeki her Yahudi Siyonist deg˘ildir. Gerçekte Siyonistler, dünya üzerindeki Yahudilerin azınlıg˘ını olus¸turmaktadırlar. Dahası, Siyonizmin insanlık suçlarına kars¸ı çıkan, bunları kıyasıya eles¸tiren, I˙srail'in tüm is¸gal ettig˘i topraklardan derhal çekilmesini savunan, I˙srail'in ırkçı bir "Yahudi devleti" deg˘il, her türlü milletin ve kimlig˘in birarada ve es¸it olarak yas¸ayabileceg˘i özgür bir devlet olmasını savunan pek çok Yahudi vardır.
Müslümanların I˙srail'e ve Siyonizme haklı olarak kars¸ı çıkarken, bu gerçekleri de göz önünde bulundurmaları, sorunun Yahudiler deg˘il, Siyonizm oldug˘unu çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla da bir Müslümanın eles¸tirmesi gereken kavramlar Yahudi dini veya Yahudi milleti deg˘il, Siyonizmdir. Nasıl bir insan Nazilere kars¸ı oldug˘u için Alman milletine kars¸ı bir husumet besleyemezse, aynı s¸ekilde Siyonizme kars¸ı oldug˘u için de Yahudi milletine bir husumet besleyemez.
Kuran'da kitap ehli
Yahudiler ve Hıristiyanlar kitap ehlidirler, yani Allah'ın indirmis¸ oldug˘u bir kitaba tabi olmus¸lardır. Dog˘ru-yanlıs¸, haram-helal kavramlarına sahiptirler. Allah'a hesap vereceklerini bilmekte, O'nun peygamberlerini sevip-saymaktadırlar. Bunun için Kuran'da, kitap ehlinden kimselerin pis¸irdig˘i bir yemek, Müslümanlar için helal kılınmıs¸tır. Aynı s¸ekilde Müslüman erkeklere kitap ehlinden kadınlarla evlenme izni verilmis¸tir. Bunlar Müslümanların ehl-i kitap ile kolaylıkla birarada yas¸ayabileceklerini gösterir.
Bir Müslümanın dünyaya bakıs¸ında temel kıstas imandır, güzel ahlaktır. Müslüman güzel ahlakın gereklerinden biri olan adalete bu nedenle sıkı sıkıya bag˘lıdır. Her kime kars¸ı olursa olsun adaletten ayrılmamak, duygularla deg˘il, akıl ve vicdanla düs¸ünmek, fanatizmden, bag˘nazlıktan uzak ve temiz bir muhakeme ile karar vermek gerekir
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=4425&start=10
Une offensive sioniste : L'antisémitisme en Turquie
On a là plusieurs ensembles d'articles, en anglais et en français, qui collectionnent des articles dit "antisémitiques", pour faire peur à ceux qui lisent les productions idéologiques de l'entité sionistes, à savoir les juifs. Notre but, en les reproduisant (ils ont beaucoup plus de moyens que nous pour surveiller toutes les presses de tous les pays, est de montrer que la domination juive en Turquie rencontre des réticences et des résistances qui se font de plus en plus fortes. il semble que l'ère du mépris touche à sa fin.
Israel Intelligence and Terrorism Information Center
Antisemitic publications are becoming increasingly widespread in Turkey
Janvier 2008, 25 p. <pdf> 400K
Zionist Offensive against Turkey
AAARGH reprints, mai 2008, 27 p., 500K
Offensive sioniste sur la Turquie
AAARGH reprints, mai 2008, 16 p. 300K
İnsan hakları evrensel beyannamesi / Madde 19
Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.
Danezana gerdûnî ya mafên mirov / Bend 19
Herkes mafê azadiya fikr û îfade heye; mafê ji ber ramanên xwe nehatin ês¸andin û herweha mafê bêî nasîna tu sînoran û bi her cure navgînan li agahdariyan û fikran gerîn, wan bi dest xistin û îfade û belavkirin dikevin nav vî mafî.